DİĞER SİTELERİM...

cennet yurdumuzun her şehri için ayrı bir site oluşturdum. bu sitelere Profilimin tamamını görüntüle yazan yere tuşlayıp ulaşabilirsiniz. bu sayfalar sizlerin değerli katkıları ile zenginleşecek kuşkusuz... Ayrıca bazı görüşlerimi yazdığım http://www.sosyolojitalebesi.blogspot.com/ sitesi ile yazmış olduğum romanın büyükçe bir bölümünü içeren http://www.neremineremi.blogspot.com/ adlı siteleri ziyaret ederek de ulaşabilirsiniz.



saygılarımla;



Yahya GÜNEŞER



17 Haziran 2010 Perşembe

BU MEMLEKET KURULDU KURULALI...

BU MEMLEKET KURULDU KURULALI BÖYLE ZULÜM GÖRMEMİŞTİR…Çok sıklıkla duyarız yukarıdaki bu kısa cümleyi arkadaş sohbetlerinde… Genelde final cümlesidir ve bu cümle kullanıldıktan sonra bir kahkaha atmak da adettendir…Peki, bu söz neden ve nerede sarf edilmiştir?Bilen var mıdır? Yoktur… ya da işin aslını bilen vardır da bildiğini çıkıp açık açık söylemez… Bilmeyenler de kah kendi memleketlerine yorumlarlar bu sözü kah komşu veya sevdikleri veya şakalaştıkları, takıldıkları bir başka memlekete…İşin içyüzünü bilen biri olarak bunu herkese anlatmak benim sorumluluğum ve bu güzel memleketime ve de bu güzel memleketimin güzel insanlarına anlatmak boynumun borcu…Eh! O zaman anlatayım….Olay 1950 li yılların başında güzel ülkemizde geçiyor…Güzel ülkemizin hangi memleketinde derseniz söylemem.Laik, demokratik, sosyal ve çağdaş bir hukuk devletine sahip ülkemizde hiç kimseyi incitmek küstürmek istemem… Ama ipucu olarak söyleyeyim… Ülkemizin çok kalabalık illerinden veya çok kalabalık ilçelerinden birinde değil…Orta kalabalıkta bir nüfus yoğunluğuna sahip bir il veya bir ilçe… Anadolu da veya Trakya da mıdır? Onu da söylemem…Dedim ya 1950 li yılların başlarında geçiyor bu olay diye… Neyse anlatayım…O yıllarda dış dünyaya bir açılım merakı vardır bir açılım merakı vardır ki sormayın gitsin…Batılılaşma modernleşme adına Paris modası günü gününe Hollywood filmleri vizyonu vizyonuna İngiliz ve alman edebiyatı hecesi hecesine Takip ediliyor diğer bir ifadeyle epey müşteri buluyordur…Aylardan sonbahardır… devlet konservatuarından haytalık ve haylazlıkları nedeni ile ilişiği kesilmiş yani mezun olamamış üç genç müzisyen kahvede oturmuş pineklemektedir.Bu gençler hangi çalgıları çalıyordu onu da söylemem… Müzisyenleri de küstürmek istemem.Bu çalgılar yok efendim nefesli tahta çalgılar mıydı, bilmezsin nefesli bakır çalgılardan mı idi, abime diyeyim vurmalı çalgılar mıydı, nasıl desem yaylı çalgılardan mıydı yoksa telli çalgılardan mıydı? Açık açık hangileri idi; bilirim; ancak o çalgıların erbaplarını üzmemek küstürmemek için açık açık yazmam. Söylemem efendim söylemem.Şimdi siz benim son derece ürkek ve de çekingen bir yazı karalama çalakalem yazma erbabı olduğumu düşünebilirsiniz… Bu bana yapılmış büyük bir haksızlık olur…Efendim ben ülkemizdeki bazı ürkek ve de çekingen ve de rüzgara göre esen ve dahi kendini aydındın ve de entelcan diye lanse eden kişilere hiç benzemem. Rica ederim.Onun içindir ki karar verdim.Aha da yazıyorum.Bu üç gençten biri nefesli bakır sazlardan diğeri vurmalı sazlardan sonuncusu da yaylı sazlardan bir süre eğitim almışlardır; eğitimlerini tamamlayamamışlardır okuldan atılmışlardır. Tekraren beyan ederim…İşte bu üç genç kahvede pineklerken içlerinden biri;*- Yaa arkadaşlar ne yapacağız böyle boş boş oturmak nereye kadar? Der..Diğeri ise*-Evet yaa hakikaten bir şeyler yapmak lazım. Der.Üçüncüsü yapılacak olanı söyler*-arkadaşlar! O kadar eğitim aldık. Bir mini orkestra oluşturalım. Turneye çıkalım, memleket memleket dolaşalım. Diye konuşur.Diğerlerinin kafasına yatar bu fikir… hemen hazırlıklara başlarlar… Tahta valize birkaç parça giyecek bir de yanlarına çalgılarını alırlar ve yollara düşerler…Önce trene binerler; epey giderler trenden inerler otobüse binerler.otobüsle de epey giderler sonra otobüsten inerler ve minibüse binerler giderler giderler ve çok güzel bir beldeye varırlar… Bu yemyeşil; yakınından bir dere geçen, havadar dağ manzaralı ve hafiften denizin iyot kokusunun da hissedildiği havası güzel suyu güzel insanları güler yüzlü bir beldeye gelirler…Minibüsten beldenin meydanında inerler içlerinden yaylı saz çalan genç meydandaki kalabalığa*-selamünaleyküm ağabeyler! Kimdir bu yerlerin,bu güzel beldenin yetkilisi ve de etkilisi ? Kendisi nerededir acep? Bulsak da derdimizi arz etsek… Diye konuşur…Kalabalık biraz sessizleşir sonra içlerinden iyi giyimlice olan birisi;*-buyurun gençler! Şehrimize hoş geldiniz! Safalar getirdiniz ve de nedir derdiniz? Diye konuşur.Vurmalı çalgı çalan genç;*-ağabey! Biz büyük şehirden geliriz.. müzisyeniz.. klasik müzik çalarız konser vermek isteriz… Diye konuşur..*-nesik nesik? Diye sorar ahaliden biri…*-konserve mi dağıtacaksınız yoksa? Der diğeri…*-Yok ağabeyim yok! Ecnebi müziği çalarız biz… Konser dediğimiz ise dinleti dinleti…*-Yaaaaaaaa! Der oradakiler hep bir ağızdan*-demek öyle! Birden bire bir sevinç dalgası sarar her bir yanı…*-hele şöyle buyurun yiğitler! Denilerek karşılanır ve meydan kahvesinin önüne hemen iskemleler çıkarılır…*-yoldan geldiniz! Karnınız da açtır şimdi sizin !denilip tereyağlı etli dürümler söylenir…Köpüklü ayranlar getirtilir…*-nereden gelirsiniz gençler? Diye sohbete girilir…*-büyük şehirden!der vurmalı çalgı çalan genç..*-Demek öylee! Der içlerinden bir başka kelli felli olan ve yanındaki bir adama döner*-koş git belediye ye hoparlörden duyursunlar… Şehrimizin sinemasına. Gençlere dönerek*- nesikti? nesikti? Diye sorar..*- Klasik... Klasik müzik diye cevap verir yaylı çalgı çalan genç…*-he! Klasik! Klasik müzik! Yav dur şunu bir kağıda yazalım da maazallah unutursuuun bilmezsin yanlış söylersiiiin bir sıkıntı olmasın. Heh! Yaz bakalım..*-şehrimizin sinemasına klasik müzik çalan … Tekrar gençlere döner*-neydi?*-mini orkestra! Mini orkestra! der yaylı çalgı çalan genç…*-Allah iyi etsin diye söylenir fısıltıyla ayaktaki adam! Yaz oğlum yaz*-şehrimiz sinemasına büyük şehirden ecnebi klasik müzik çalan bir mini topluluk gelmiştir.bu akşam sinemada… Duyurulur. Desinler… Sinemadakilere de göster o kağıdı … Hadi bakalım. Koş! Fırla! Der…Gençler dürümlerini bitirip çaylarını içmeye başladığında şehir meydanında çay içtikleri kahvenin karşısındaki sinema salonunun önüne bir bez afiş yazılıp asılmıştır bile…· BÜYÜK ŞEHİRDEN GELEN KLASİK ECNEBİ MÜZİK ÇALAN MİNİ TOPLULUK GÖSTERİSİ SAAT 8 DE DUHULİYE 40 KURUŞ*Sinema salonu oldukça büyük görünmektedir... En az elli altmış yıllık eski bir taş binadır. İçeride de 13 erli sıralardan 20 tane yani tam 260 koltuk vardır. Belediye ikinci anonsunu da yapmıştır… Sinemanın önü kalabalıklaşmaya başlamıştır…Çalgıcı gençler ikinci çaylarını bitirdiklerinde sinemanın önü tıklım tıklım dolmuştur… Bu durum gençleri çok neşelendirmiştir.Akşam olmaktadır… Gençler salonu görmek isterler… Çantalarını alıp sinemaya doğru yürümeye başlarlar… bir yandan etrafta fısıldaşmalar başlar.*-büyük şehirden gelmişler… çalgıcı imişler… Ecnebi müziği çalıyorlarmış… Breh breh breh…*Gençlerin yürüyüşü hafif kasıntılı hale dönüşmüştür artık..Kapıdaki görevlilerden biri saygı ile karşılar onları ve sinemanın arkasında bir odaya götürür…*-burada hazırlanabilir ve prova yapabilirsiniz… gösteri saat 8 de… Bir şey isterseniz seslenin yeter..haa bu arada biletler bitmek üzere …* diye konuşur ve gider….Bir müddet birbirlerine bakar gençler…Derken gençlerden biri gülümseyerek konuşmaya başlar*-arkadaşlar aklıma çok ilginç bir şey geldi …*der…Diğer ikisi *-nedir? Nedir? Diye heyecanla sorarlar…*-gelin çalgılarımızı birbirimize verelim… Hatta akortlarını da gevşetelim bozalım.. Ve notaları da diğer çalgıların notaları ile değişelim ve bu enstrümanlara göre yapabildiğimiz kadar çalalım.*sevinçle ellerini çırpar diğer ikisi*-ayyy ne ilginç ne harika bir fikir!* der çalgıcı gençlerden biri*-eveeeeeet! böyle bir şey daha önce eminim ki dünyada hiç denenmemiştir.bu bir dünya prömiyeri ..*diye devam eder….*-arkadaşlar! Bu gece tarihi bir gece olacak… Böylesi bir tarihi geceyi yaşayacak olan ilçe ne şanslı !* diye konuşur teklifi yapan çalgıcı…Ve çalgıları birbirlerine verirler ve akortlarını bozarlar…Salon hınca hınç dolunca kapılar kapatılmıştır. Dışarıda salona giremeyen yüzlerce insan vardır… Bu gösteriyi izlemeye gelip de yer bulamayanlar bir yandan *- amanın rica edelim; bir gösteri daha yaptıralım… Biz de seyredelim. Güzel ise feyz alalım… Değil ise de kendi müziğimize, kendi kültürümüze daha bir dört elle sarılalım …* diye konuşup, bir yandan da ihtimal içeriden duyulabilecek seslere kulak kabartırlar.Konser başlamıştır…gıııy gııııy plink… vaart vaaaart donk… zııırt zıııırt çlonk.. gııııy zoooort klunk. Seslerinden başka ses dışarıdan duyulmamaktadır..Gösteri tam BİRBUÇUK SAAT sürmüştür. Konserin sonunda bir iki cılız alkış duyulur.Dışarıda biriken kalabalık gösterinin nasıl geçtiğini merak etmekte ve içeridekilerin dışarıya çıkmalarını bekleyip durmaktadır.Derken kapılar açılır… Herkes çıkışa hücum etmiştir… Dışarı çıkanlardan kimi sarsıla sarsıla ağlamakta kimi de kahkaha ile gülmektedir. Kimi avaz avaz anlaşılmayan sözler sarf ede sarf ede hızla dışarı kendini atmakta kimi yere yığılmaktadır… Yüreği sıkışanlar midesi burulanlar tansiyonu çıkıp burnundan kan boşananlar… hıçkıra hıçkıra ağlayanlar… Sinemanın kapısı adeta yangın yerine dönmüştür… Dışarıdakiler içeriden çıkanlardan önce kime yardım edeceklerini şaşırır hale gelmiştir.Derken dışarıdakilerden biri, yere çömelmiş ve körük gibi nefes alıp veren birine yaklaşıp*- içeride ne oldu kardeşim? *Diye sorarYere çömelen adam bir yandan hıçkırarak ağlamaya ve bağırarak konuşmaya başlar*-kardaaaaş ! Der - bu memleket kuruldu kurulalı böyle bir zulüm görmemiştir!Diye konuşur ve bayılır…KARA HABER KIRLANGIÇ KANADINDA…Bu sözler bir anda çevre köylere kasabalara şehirlere memleketlere ulaşır…Güzel memleketimin iyi insanları çok zulüm görmüşlüğü vardır… zulümü de zulmedeni de hiç sevmezGüzel memleketimin kara günde dayanışması ile ünlü ahalisi bu kara haberi duyar duymaz harekete geçmiştir.*-davranın yiğitlerim…*-durmayın evlatlarım…*-kuşanın uşaklarım…*- durmayın oğullarım…*-haydin balalarım…*- at binin Koçyiğitlerim…Efeleeeer, seğmenleeer,uşaklaaaar, koçyiğitleeer,oğullaaar,evlatlaaar,*- bre koman! diye at bin olurlar ve Allah Allah sesleri nidaları ile su olup bu memlekete akarlar…Gelgelelim gösteriyi yapan gençler fazlaya kaçtıklarının farkındadır. Hava gittikçe bozmaktadır. Apar topar eşyalarını toplarlar ve yayan vaziyette hızla uzaklaşırlar… Ol rivayet o kadar hızla uzaklaşırlar ki onları kovalayan değme at binenler bile onlara yetişemez… Kaçan gençler de ulaştıkları büyük şehirde (diğer bir rivayet çok büyük bir ilçede) kalabalığa karışıp kovalayanların elinden kurtulurlar…Ve sonrasında bu büyük şehirde veya çok büyük ilçede arada bir milleti zıvanadan çıkaracak şeyler yapsalar da büyük şehrin kalabalığında eriyip gider yaptıkları… Kendilerini alkışlayacak ve geçimlerini kazanmaya yetecek kadar tuhaf insan bulabildiklerinden bu yerlerden dışarı asla çıkmazlar… Ve o kuyruk acısının verdiği hınçla küçümseyerek *-o memleket kuruldu kurulalı diye başlarlar ama ayrıntıya girmezler…O beldenin insanlarına gelince…O güzel belde insanları da kendilerinin geçmişte yedi düvel düşmanı kovalamış bir milletin mensubu olduklarının bilincindedir elbet; yedi düveli kovalamayı övünmek gibi olmasın diye ayrıntısı ile anlatmaz da bu olayın mı ayrıntısına girer?*- bizim memleket kuruldu kurulalı… Diye başlar…Güler geçer…Ne? Efendim? Hangi belde olduğunu biliyor musunuz?Olabilir! Ama ben yine de söylemem!Söylemem efendim söylemem!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder